Selahattin Esim

Selahattin Esim

İnanılmaz Boyutlara Ulaşan Tağşiş ve Blockchain

| 0 comments

Son dönemde çok sık karşılaştığım bir durum olunca matematiksel olarak fiyatı artarken bir ürünün gramajı neden düşer diye internette bir sorgulama yaptığımda bir çok duyarlı vatandaşın aslında bu durumun farkında olduğunu ve özellikle çikolata, gofrette oynanan bu oyundan rahatsız olduklarını belirten yorumlar yaptıklarına şahit oldum.

Bu aslında çok basit gibi görünen olayın arkasında bir ülkenin reel sektörünün üretimdeki maliyetleri yönetememesinin yanında etik değerlerindeki sapmanın da ip uçlarına ulaşıyorsunuz. Bir kere bunu yapan firmalar yıllarca kendini kanıtlamış, kaliteli ürünler yaptıklarına inandığımız firmalarımız. Hadi iyi niyetle diyelim ki fiyatı arttırmamak için gramajı düşürüyorlar, bunu anlarız. Ama hem fiyatı iyi bir oranda arttırıp hemde gramajdan çalmak etik değil. Bunu daha kibarca nasıl izah edebilirim bilmiyorum. Ayrıca en büyük sorun bunu takip eden bir sistemin veya tüketicinin göz göre göre aldatılmasının önüne geçecek bir sistematiğin olmaması gibi gözüküyor. Eğer bizim bilmediğimiz duymadığımız bir sistem varsa ve çalışıyorsa o zaman bu olduğu iddia edilen kurum veya sistem Allah rızası için gramajı düştükçe fiyatı artan bu ürünleri neden incelemez veya gerekeni yapmaz bilemiyoruz.

Stuttgart’ta efsane bir Türk dönercisi var. Bu şehre düzenleyeceğimiz Yazılım İhracat Heyetinin ön çalışmalarını yapmak için bu şehre gittiğimizde Ticaret Müşavirimiz Mehmet Beyin öğle arasında ısrarla bizi buraya götürmek istemesine önce anlam verememiştim. Almanya’da bizdekinden daha iyi bir döner olabilirmi olsa olsa içinde hindi eti olan çakma dönerdir diye düşünüyor insan. Dönercide önümüze koyulan tombik dönerin içindeki et oranını görünce önce ufak bir şaşkınlık geçirdim. Lezzetide inanın ki bizdeki değme dönercilerden daha aşağıda değildi. Yanlış hatırlamıyorsam o zaman 4 Euro’ya satılan dönerin içinde mübalağasız yaklaşık 150 gr et döner vardı. Burada bir dengesizlik vardı ya bu dönerin içinde tek tırnak veya kanatlı eti vardı veya işin içinde başka bir üçkağıt var diye düşünüyor insan. Dükkanın sahibi olan kardeşimize bunu sormak ve sebebini öğrenmek istedim. Gramaj açısından bakıldığında bu bize yani Türkiye’den gelen misafirlere yapılan özel bir ikram olabilirdi. Hayrettin Usta’dan aldığımız cevap aynen şöyle oldu ” Abi biz Türkiye’ye geldiğimizde bende dönercilerde bazen tombik döner yediğim oluyor fakat içindeki dönerin 50-70 gr  arasında değişen gramajlarda olduğunu görünce ben şahsen esnaflar adına utanıyorum. İnsanımız %70 oranında ekmek,patates ve dolgu maddesinden oluşan döner yiyiyor. Burada Belediye tarafından görevlendirilen müfettişler müşteri gibi gelip dönerimizi alıp götürerek laboratuvarlarda hem etin gramajını ve hem etin kalitesini, hemde içine koyduğumuz katkı maddeleri ve sosun bile kalitesini sürekli ölçüyorlar. Eğer bir sapma görürlerse başımıza geleceklere inanamazsınız, dükkanı bile kapatma yetkileri var!!”.  Yolunuz bir gün Stuttgart’a düşerse Bey Kebap’a mutlaka uğrayın Hayrettin Usta’nın dükkanında karşılaştığınız kalite,lezzet ve gramaja şaşıracaksınız. Şimdi yıllık kişi başına gelirin 35.000 Euro’nun üstünde olduğu Almanya’nın en zengin şehrinde 4,5 Euro’ya içinde bizdekilerin neredeyse 2 katı doyurucu et olan döneri hayal edebilirmisiniz?

Dönelim güzel ülkemin gramajla oynanan ve fiyatı sürekli artan ürünlerine. Almanya’da sistemin kaliteyi nasıl kontrol ettiğini bu en basit örnekte gördük. Sistem sizin müşteriyi aldatmanıza imkan vermiyor ve acımasız, olay bu kadar basit. Sistem nasıl çalışmanız gerektiğini ve standardı belirleyip ölçümlerini buna göre yapıyor. Yaparsanız ne ala yapmazsanız sizi hemen sistem dışına atabilme şansına sahip. Eskiden Ahilik teşkilatında pabucunun dama atılması diye bir töre varmış. Kaliteden ödün veren veya müşterilerini kandıran esnaf uyarıları dikkate almayıp tutumunu sürdürürse o akşam toplantıların yapıldığı Ahi dergahından çıkarken pabucunu karşı damda görürse bu nazikçe o piyasada artık yerinin olmadığı mesajını veren ince bir anlayışımız varmış. Ne yazık ki artık böyle bir referans sistemimiz yok. Bizim belediyecilik sistemimizde mutlaka benzer kontrol mekanizmaları vardır ama sistem niye çalışmıyor, neden örneğimizde verdiğimiz gibi dönercilerin vatandaşlara ne yedirdikleri, gramajda oynayıp oynamadıkları kontrol edilemiyor bunu bilemiyorum ve aslında çokta merak ediyorum. Tabii burada sadece döner değil diğer tüm yiyecek,içecek üreticileri içinde aynı sorun geçerli.

Bu arada işin hakkını vererek yapan ve kaliteden asla ödün vermeyen ama fiyatı ucuz olmayan esnafları burada saygı ve minnetle anmak istiyorum. Birkaç hafta önce böyle tanınmış bir iş yerinin sahibini çıkışta gördüğümde yıllardır kalitesini bozmadığı için tebrik ettiğimde ” Buyrun hafta içinde imalathanemize gelin nasıl çalıştığımızı görün, ben kaliteyi müşteriye sunamayacağımı anladığım anda bu işi bırakırım, ama fiyat konusunda da ödün vermem” derken bu başarılı iş adamının muhteşem ve önünde saygı ile eğilmemiz gereken kalite , etik anlayışını vurgulaması açısından çok ama çok önemliydi.

Geçenlerde Tarım Bakanlığı’nın tağşiş(bir şeyin içine belirtilenden başka bir madde karıştırma) listesi yayınlandı ve zeytinyağı,tereyağı, sucuk,sosis,salam, pide,lahmacun gibi en çok tüketilen ürünlerde karşılaştığımız manzaranın korkunç boyutlarda olduğunu görmüş olduk.

Okullarımızda büyük olasılıkla tağşiş yapılan işlenmiş etli gıdalar içeren tost, sosisli ve salamlı sandviçler yiyerek beslenen çocuklarımızın fiziki yapısını gözlerseniz obezite ile ilgili ciddi bir sorun olduğunu gözlemleyebilirsiniz. Milli Eğitim Bakanlığı bu sorunun olduğunu kabul ederek kızartma,cips,inanılmaz şeker içeren gazlı içecekler gibi bazı yiyecek ve içecekleri yasakladı, yeterli olmasa da bir başlangıç olarak alkışlanacak bir müdahale olarak görüyorum. Aslında keşke Japonya’da olduğu gibi çocuklarımızın da temizliğinden üretimine kadar içinde olduğu bir sıcak yemek molası sistemi olabilse, bu çocuklar ne kadar sağlıklı olursa ülke için o kadar büyük bir kazanç olur.

 

Dönelim ülkemizde son dönemlerde inanılmaz boyutlara ulaşan gıda da yapılan ince tağşişler konusuna.

Sistemin aslında tağşiş listesi yayınlamasına gerek yok, yerinde kontrol yapan gıda müfettişleri ile sorunu kökünden çözebilirsiniz ve piyasada otokontrol sistemi ile kalite,gramaj gibi sorunlar anında çözülür. Tabii şu anda bu kadar saf olmayın acaba o gıda müfettişleri ne kadar etik kurallara riayet eder diye gülümsediğinizi ve burası Türkiye sistem iki günde piyasa koşullarına uyum sağlar dediğinizi duyar gibi oluyorum. Sorunda zaten tam burada Almanya’da çalışan sistem burada niye çalışmıyor, bunu neden çalıştıramıyoruz bunu sorgulamamız lazım.

Gelin biraz ilgisiz gibi duran teknolojiye girerek kafanızı karıştırayım. Bitcoin’i duymayanınız yoktur herhalde. Bitcoin’in çalıştığı sistemin en önemli yapı taşlarından birisi Blockchain’dir yani Türkçesi ile BlokZincir). Blockchain 2008–2009 yılları arasında Bitcoin ile birlikte kim veya kimler oldukları halen bilinmeyen Satoshi Nakamoto takma adlı kişi veya kişiler tarafından icat edilmiştir.

Blockchain’i (BlokZinciri)kısaca şifrelenmiş işlem takibi sağlayan bir dağıtık kayıt defteri olarak tanımlayabiliriz. Adından da anlaşılacağı gibi zincirleme bir modelle inşa edilen, takip edilebilen ama kırılamayan Blockchain teknolojisi, bir merkeze bağlı olmaksızın işlem yapmaya izin veriyor. Böylece işlemler direkt olarak alıcı ile satıcı arasında ve güvenli bir şekilde gerçekleştirilip silinmesi veya değiştirilmesi mümkün olmayan kayıt defterlerinde işlemler tutuluyor. Eskiden bakkallardan vadeli yapılan alışverişlerde tutulan veresiye (yani parasını peşin ödemeden ürün alma sistemi) defterinde parası sonradan ödenmek üzere alınan ürünler tek tek tarihleri ve tutarları ile yazılırdı. Müşteri tarafında da benzeri bir defter olurdu ve karşılıklı teyitleşme ile haksız kazancın önüne geçilirdi. Halen mahalle bakkallarında bu sistem var mı emin değilim.

Dağıtık yapıda devlet kurumları veya banka gibi bir merkez bulunmamaktadır, bu yüzden de ağda sistem için hayati olan ve devamını sağlayan bir nokta durumu söz konusu değildir. Yani sistemdeki hiç bir nokta sistemin hayatına devam etmesi için kritik bir önem taşımaz.

Şimdi gelelim bu derin konuda fazla kafanızı karıştırmamış olmayı ümit ederek güncel konuştuğumuz sorunu nasıl çözebiliriz konusuna.

Günümüzde günlük olarak inanılmaz boyutlarda tüketimi olan sucuk ,salam ve sosis gibi ürünlerde ne kadar ne var ve bu ürünleri üretici kimlerden sağlamış bunu sistemde üzerinde oynanması mümkün olmayan bir blokzincir uygulaması oluşturarak otokontrol mekanizmasını kurup sorunu çözebiliriz. Ben sucuk aldığımda içindeki dana etinin , baharatın, kimyasalın hangi üreticiden , hangi zamanda sağlandığını ve üretim hattında hangi zaman diliminde kullanıldığını görebilirim. Bu sistemde kimse kimseyi kandırma lüksüne sahip olmaz ve sorunda kökünden çözülmüş olur. Son tağşiş listesinde bu ürünlerin bir çoğunun içinde kanatlı eti ve başka katkı ürünlerinin olması kabul edilebilir bir durum değil fakat sistem önce bunun yapılmasına müsaade ediyor, üretim sürecini demek ki bir şekilde kontrol edemiyor ve sonra tağşiş listesi yayınlayarak etik değerlere sahip olmayan firmaları cezalandırmaya çalışıyor.

Şimdi bakın gramajı çalınan ama fiyatı durmadan artan çikolata, gofretten başladık dönerle devam ettik, tağşiş yapılan gıdalara girdik ve sonunda yeni tür sanal para birimi olan Bitcoin teknolojisinin dayandığı Blockchain teknolojisi ile işlenmiş et gıdalarının üretim sistemini nasıl üreticinin etik değerlere sahip olup olmadığına dayandırmadan, üreticinin kalite anlayışına bırakmadan kontrol edebileceğimizden bahsettik. Devletimiz bu örnekten yola çıkarak birçok üretim sürecini dakika dakika takip edebilir.

Dünyanın en büyük marketleri örnek vermem gerekirse sattıkları yumurtalarda salmonella virüsü tespit edildiğinde günler süren bir araştırma sonrasında hangi üreticinin hangi partisinde bu sorunun oluştuğunu tespit etmeye çalışıyorlar ve binlerce ürünü geri çağırmak zorunda kalarak hem itibar ve hemde inanılmaz boyutlarda maddi kayıplarla karşı karşıya kalıyorlar. Bilin bakalım salmonella virüsü tespit edilen ürünün  nereden, hangi partide geldiği gibi bir çok detayı saniyeler içerisinde bulmak için hangi teknoloji üzerinde çalışıyorlar? Evet doğru tahmin ettiniz BlockChain!!

Olay aslında tamamen bir sistem kurgulamakla ve üretim süreçlerini üreticilerin insiyatifine ve insafına bırakmamakla ilgili. Değişen koşullar ve insan yapısı ne yazık ki bunu zorunlu kılıyor. Bizim her şeyi bilen veya bildiğini zanneden teknokratlarımız hemen ” Efendim biz karekodla zaten ürünün hangi  üreticiden geldiğini, nerede üretildiğini biliyoruz!!” diyebilirler, cevabım çok kısa QR Codes are out, Blockchain is in!!.

 

Bir Cevap Yazın

Required fields are marked *.