Selahattin Esim

Selahattin Esim

Bu benim işim değil! That’s not my Job

| 1 Comment

Günümüz insanının sorumluluklarından en kolay kaçış noktası yanlışı gördüğü halde düzeltmek için hiç bir insiyatif kullanmaması ve bu benim görevim değil diyerek yoluna devam etmesidir. Böylece günlük hayatta içinde yaşadığımız eko sistemimizin bağışıklığı da çökmüş oluyor. Vücudunuza giren bir mikrobu algıladığı halde reaksiyon göstermeyen bağışıklık sisteminin nasıl bir tahribata yol açabileceğini tahmin edebiliyorsunuzdur.

Bu yaklaşımı çok güzel özetleyen yıllar önce yurtdışında bir bankada çalışırken katıldığım seminerde işlenen aşağıdaki deyimi sizinle paylaşmak isterim:

That’s not my job

This is a story about foour people named Everybody, Somebody, Anybody and Nobody. There was an important job to be done and Everybody was sure that Somebody would do it. Anybody could have done it, but Nobody did it.

Somebody got angry about that, because it was Everbody’s job. Everybody thought Anybody could do it but Nobody realized that Everybody wouldn’t do it.

It ended up that Everybody blamed Somebody when Nobody did what Anybody could have…

Bu yaklaşımda herkes sorumluluğu birbirinin üzerine atar veya herkes birilerinin nasıl olsa bu işi yapacağı umuduyla işi üzerine almaz ve sonunda iş ortada kalır.

Üstelik doğruları söylemekten çekinmeyen ve çözümü biliyorsa sorumluluk  alan aslan yürekli insanların çevrelerinde onlara aşağıdaki yaklaşımların olduğu hepimizin bildiği bir konu.

  • Enayi senmisin bırak başkası yapsın
  • Sorumluğu üzerine alma iş sana kalır sen uğraşmak zorunda kalırsın
  • Kariyer yapmak istiyorsan etliye sütlüye karışma
  • Senin kıymetini bilmezler
  • İnsanlarla kötü olma bırak doğruları başkası söylesin, doğru söyleyen dokuz köyden kovulur
  • İşini yaparken olması gerektiği gibi yapma şişir gitsin, nasıl olsa kimse anlamaz
  • sana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın

Bu ve bunun gibi şeytani kaynaktan beslenen yaklaşımların güzel insanları yolundan çevirmemesi gerekir. Bildiğiniz ve gördüğünüz doğruları yaparsanız yücelirsiniz. Sen bir eksik görüyorsan elini taşın altına koy karşılık beklemeden yap. O zaman kariyerininde parladığını göreceksin. Herkesin görmediğini gören RABBin seni yaptığın iyiliğe karşılık bu dünyada yada öteki dünyada mutlaka ödüllendirir. Halis niyetle yapılan hiçbir iş karşılıksız kalmaz. Her şeyi yaparken menfaat gözetme, hemen parasal karşılığını düşünme. Yaşadığımız toplumda doğruları görüyorsak ve çözümü biliyorsak gereğini yapalım, en azından vicdanımız rahat olur ve doğruları yapınca mutlu oluruz, huzuru buluruz.

Bu deyimi doğrulayan bir örnek olarak Katip Çelebi’den bahsetmek çok yerinde olur. Bu muhteşem insanı birçoğumuz tanımayız bile ama Amerika’da Chicago Üniversitesinde kendi adına kurulmuş kürsü vardır. Kendisinin Keşf ez-Zunûn kitabı hakkında Chicago ve Michigan Üniversitelerinde araştırmalar yapan Prof. Cornell Fleitscher ve Doç.Dr. Gottfired Hagen dahi yaptıkları araştırmalarda bu muhteşem eseri nasıl ortaya koyduğunu ne yazık ki bulamadıklarını ifade etmişlerdir.

Katip Çelebi’nin yaşadığı devirde devletin yaşadığı sıkıntılara çözüm sunmak için  Osmanlı Sarayına sunulmak üzere hazırladığı raporları zamanın bürokratlarına verirken kendisine kim tarafından böyle bir yetki verildiği şeklinde küçültücü şekilde yaklaşılması üzerine bürokratlara “ Ben öldükten sonra Allah’ın verdiği yetenekleri doğru yerde kullanıp gördüklerimi ve düşündüklerimi ortaya koyup koymadığım sorgulandığında bu raporlar benim şahidim olacaktır” şeklinde verdiği cevap üzerinde çok düşünülmesi gereken ve inanılmaz derinlik içeren bir mesajdır.

Geçmişte kurduğumuz muhteşem medeniyetin özünde bu gizlidir. İşin aslına bakarsak her zaman söylediğim gibi fabrika ayarlarına geri dönmemiz gerekiyor. Geçmişe dönüp bakıldığında referans alacağımız ne kadar çok güzel şeyler var, sanki üzeri örtülü bir hazine gibi keşfedilmeyi bekleyen.

Doğada muhteşem bir sosyal davranış sergileyen canlılar vardır. Buna örnek olarak karıncaların belki de açıklamakta en çok güçlük çekilen özellikleri ağırlarından çok daha fazla kütleye sahip nesneleri kaldırmaları ya da bir arada yaşamaları değil, aralarında iletişim kurarak organize bir şekilde çalışmaları ve oldukça karmaşık problemleri dahi koordine halde çözebilmeleridir. Karıncaların bu insanlara benzer sosyal toplum davranışları günümüzde dahi pek çok bilimsel araştırmanın konusu olmakta fakat nedenlerine ulaşmakta zorluk çekilmektedir.

İlahi kudretin programladığı bir karınca kadar kendimizle barışık olamıyoruz , şükür ve tefekkür etmiyoruz. Ne yazık değilmi?

One Comment

  1. Yüksek sorumluluklarımızın farkına varmak, hayatı anlamak ve anlamlandırmak yönünde gönülden paylaşımlarınız için teşekkür ederim. Sağ olunuz, gönlünüze ve ömrünüze bereket. Büyük buluşmada, hesap gününde her yaptığımızın hesabını en ince noktasına kadar vereceğimize tüm hücrelerimizi ikna edersek umarımki sorumluluklarımızın farkına varabilecek ve incinsekte incimemenin gayreti içiresinde “Karınca İncitmet Efendi” dedelerimizin ruh yüceliğine erebiliriz. Yolumuz açık, geleceğimiz aydınlık ve ışığımız, bereketimiz bol olsun. muhabbetle…

recep ali topçu için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Required fields are marked *.