Selahattin Esim

Selahattin Esim

Türk Milli Takımı nasıl başarılı olur, sistem nasıl değişmeli- Bölüm 1

| 0 comments

Euro 2020 tunuvasında sıfır çeken ve istatistikler ile dibe vuran Milli takımımızın performansı tüm ülkeyi üzüntüye boğmuştu. Hollanda mağlubiyeti son 35 yılın en ağır yenilgisi olarak tarihe geçerken insanımızı inanılmaz üzdü ve özellikle yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızı utanca boğdu. Milli takım ne yazık ki her yönden dibe vurdu.

Geçmişte yurtdışında futbol oynamış ve futbolu yakından takip eden birisi olarak futbolun içinde aktif rol almayışımız bu ülke için önemli gördüğümüz fikirlerimizi paylaşmayacağımız anlamına gelmemeli. İnovasyon hiç ummadığınız yerden, kişiden, ortamdan gelebilir kimsenin tekelinde değildir. Bu alandaki tüm uzmanların, değerli spor medyasının affına sığınarak sizlerle futbolumuzun içinde döndüğü kısır döngünün tespitlerini yapmaya ve belki de yararlı olabileceğini düşündüğüm bulguları, çözüm önerilerini paylaşmaya çalışacağım. Bu yazı dizisini hazırlarken yurtdışında son dönemlerde başarılı olmuş veya başarılı olmanın yollarını arayan Fransa, Belçika, Almanya, Hollanda gibi ülkeler ile bazı futbol kulüplerinin yaptığı yeni arayışları kurdukları yeni stratejileri , altyapıdaki yeni denemelerini ve nasıl başarılı olduklarını araştırırken karşılaştığım bulgulardan bahsetmeye çalışacağım. Özellikle TFF yetenek keşfi sistemi hakkında görüşlerine başvurduğum futbolun ve sporun içinde olan değerli eğitmenlerimizde oldu, katkıları için sonsuz teşekkür ederim.Sürçü lisan ettiysek affola!!

Milli takımda sadece başarısız olan Teknik direktöre odaklanmayıp sistemin neden işlemediğini sorgulamamız gerekir. Türk Milli takımı gelecek 10 yılda nasıl Avrupa veya Dünya şampiyonu olur buna yönelik bir strateji ve altyapıdan başlayarak besleyen sistem yoksa Teknik direktörün kim olduğu aslında pek önemli değil. Bu konuya değinirken insanın aklını aşağıda saymaya çalıştığım bazı sorular kurcalıyor.

 

  •  Milli bir futbol ekolümüz var mı?
  •  Bu kadar büyük potansiyeli olan bir ülkede neden yetenekleri erken yaşta keşfedip eğiten bir sistemimiz yok?
  •  Başarısızlığın asıl sebebi olan sistem bilimsel olarak sorgulanıyor mu?
  •  Geçici ve bireysel yeteneklerle elde edilen başarıların ülke futboluna faydası ve katkısı oluyor mu?
  • Dünyaca tanınmış takımlarda oynayıp başarılı olan futbolcularımız neden aynı başarıyı  milli takımda gösteremiyorlar?
  • Dünya çapında başarılar elde etmiş özellikle kadın voleybolümüzün bu seviyeye nasıl geldiği, yeteneklerin nasıl bir sistemle keşfedildiği bilimsel olarak araştırılmış mı, bu sistem futbol içinde uygulanabilir mi?
  • Türkiye’de Altınordu gibi yetenek keşfedip onları uluslararası piyasaya sunabilen bir örnek varken neden bu başarılı takımımızın kurduğu sistem tam anlamıyla incelenip geliştirilerek ülke bazında bir model olarak uygulanamıyor?

Her ülkenin kültürü değişiktir bizde normal olan bir şey başka bir ülkede anormal olabilir. Özellikle basIn toplantıları bu konuda birçok ipucu veriyor. Yurtdışında medya mensupları istedikleri her soruyu korkusuzca sorabilirken bizde bir çekingenlik söz konusu. Mesela şu oyuncuyu neden oynatmadınız veya oynattınız diye sorulduğunda Teknik direktör açık ve net bir şekilde bunu açıklayabilmelidir. Kamuoyunun bunu öğrenmeye hakkı vardır ve bunu açıklığa kavuşturacak olanda medya mesuplarIdır. Medya mensupları teknik direktörü eleştirebilmeli ve konuyu açıklığa kavuşturabilmelidir. Bizde maçtan sonra yapılan röportajlar  1-2 dakika sürer ama yurtdışında 15 dakika sürenlerine bile şahid olabilirsiniz.

Güncel bir örnek vermem gerekirse Louis van Gaal’in Türkiye maçından önceki basın toplantısında milli takıma nasıl 5-3-2 oynatmaya çalışırsınız anlamında soru soran gazeteciye verdiği cevap  hayret verici olup 4-3-3 sistemini benimsemiş bir ülkede dahi taktiksel değişimlerin kolayca anlaşılamadığını göstermesi açısından ders verici mahiyettedir. Aslında 5-3-2 italyanların efsane olmuş Cattenacio taktiksel dizilişini anımsatmakta olup bloklar arasındaki hızlı geçiş ve futbolun geldiği son dönemde topu hızlı kapıp tekrar oyuna sokma , alan savunması o dönemle karşılaştırılmayacak bir seviyeye ulaştığı için gazetecinin  anlamakta zorlandığı 5-3-2 sistemi ile kurt hoca bizim için çok üzücü olan Türk Milli takımına nasıl 6 gol atılabileceğini göstererek asıl cevabı vermis oldu. Belki de Hollanda futbol sisteminde uzun süredir aranan yeni taktiksel sistemin doğuşuna şahit oluyoruz. Louis van Gaal dikkatinize sunmak isterim 24 kişilik bir uzmanlar grubuyla milli takımın başına gelmeyi şart koştuğuna göre ülke futbolu için ciddi bir hedefi ve stratejisi var demektir.

Genel olarak baktığımızda milli takımımızın başarısızlığının dışardan gözüken veya tahmin etmeye çalışılan ana başlıklarını belki şöyle sıralayabiliriz:

  •  Rakiplerin analizinin iyi yapılmamış olması
  • Mental destek ve sporcuların maçlara konsantrasyonunun sağlanamamış olması
  • Taktiksel değişikliklerin net olmaması
  • Yüreğini ortaya koyma ve mücadele gücü eksikliği Takım dayanışmasının istenen seviyede olmaması
  • Takımın aşırı izolasyonu ve reklamlar
  • Türk Milli takımı için bilimsel olarak geliştirilmiş Milli bir diziliş ve oyun sisteminin olmayışı
  • Performansı düşük olan oyunculara sürekli şans verilmesi ve aynı oyuncuların sürekli olarak maçların birinci devre sonunda oyundan alınması
  • Hazırlık kamplarının içeriği ve süresi, kısa sürede futbolcuları bir hedef doğrultusunda hazırlama
  • Avrupa Şampiyonası öncesi düşük seviyeli hazırlık maçları ve gereksiz yere seçilmeyecek oyunculara şans verilmesi, hazırlık maçlarında ilk onbirin oluşturulmaması
  • Oyun içinde hücumdan defansa ve defanstan hücuma geçişlerde çok yavaş kalınması
  • Top kapma ve pres konusunda takım olarak hareket etmeme
  • Fizik kondüsyonun istenen seviyede olmaması, koşu mesafelerinin düşük kalması

Maçtan sonra basının karşısına çıkan oyuncuların duygusal konuşup aslında bu yukarıda saydıklarımızdan neyi yapamadıklarını bir türlü  anlatamamaları futbol yazarları için ayrı bir araştırma konusu olabilir. Kendilerinden ne istenmişti ve neyi yapamadılar bunu hiç bir milli takım oyuncumuzdan net olarak duymadık ancak tahmin etmekle yetiniyoruz.

Bu saydıklarımızın hepsi aslında milli takımın ülke bazında sahiplenilmiş bir ekolü ve sistematik  altyapısı olmamasından kaynaklanıyor. 9 tane yurtdışında üst düzey takımlarda oynayan oyuncudan kurulu bir takım bize gördüğümüz gibi başarıyı getirmiyor. Bu futbolcuların sistemi olan  büyük takımlarda başarılı olmaları orada kendi üzerlerine düşeni iyi yapmalarından kaynaklanıyor,yani bir sistem içinde performans gösteriyorlar. Performansa dayalı bir ölçüm yapıldığından sürekli olarak kendilerini bu performans ölçümüne göre motive ediyorlar.Milli takımda yer alacak oyuncuların milli duygularla ve ülkesi adına savaşarak mücadele etmesi yüreğini ortaya koyması da ancak ülkede buna dayalı bir eğitim sisteminden geçmiş olması ile sağlanabilir. 2 milyon nüfusu olan Kuzey Makedonya milli takımının futbolcuları ülkelerini temsil ederken yürekten savaştıkları için tüm futbolseverlerin saygısını kazanıp yenildikleri maçlardan sonra bile tüm taraftarlar tarafından alkışlanması buna güzel bir örnektir.

Milli Takımın başarısızlığının altındaki asıl neden altyapıdaki sistemsizlik olup geçici elde edilen başarılar maalesef turnuvalarda sistemsizliğin tekrar su yüzüne çıkmasına ve istikrarsızlığa dolayısı ile başarısızlığa sebep oluyor.Ülkemizdeki lisanslı futbolcu sayısı genç nüfusumuza oranla inanılmaz düşük bir seviyede ve yaklaşık 500.000 kadar. İlkokuldan başlayan bir yetenek keşif sistemi yok. Yeteneklerin en geç 11 yaşında keşfedilip 13 yaşına kadar iyi bir eğitimden geçmesi ve ondan sonra yeteneği parlatılan gençlerin lisanslı olarak takımlarda yer almasının sağlanması gerekiyor. Yeteneklerin eğitimleri kulüplerin insiyatifine ve sadece tanıdığı olan çocukların(özellikle eski futbolcuların çocuklarına öncelik tanınması) kabul edildiği haksız rekabetin olduğu altyapı yönetimlerine bırakılmayacak kadar önemli.

Yıllar önce arkadaşlarımızla mahalle maçı yaparken bir araba durdu ve içinden bir beyefendi inip bizim maçı izlemeye başladı. Bu beyefendinin biraz daha dikkatli bakınca  Gündüz Kılıç olduğunu görünce heyecanlanmıştık. Bizim maçı yarım saat kadar izleyip sonra arabasına bindi ve ayrıldı. Bizim ulaşmamız mümkün olmayan Galatasaray gibi bir kulübün Teknik direktörü mahalle arasında yetenek avcılığı yapıyordu aslında. Bırakın mahalle maçını amatör takımların maçını acaba tanınmış teknk direktörlerimiz hiç seyreder mi merak ediyorum. Galatasaray’ı bir dönem çalıştıran Saftig sonrasında Kocaelisporu’u çalıştırırken maç olmadığı günlerde sırtına montunu çekip sürekli amatör takımların maçını seyretmeye gidermiş bir yakınımdan öğrendim. Şimdi yetenek avcılığı bilgisayar arkasında ve istatistiklere bakılarak bayağı nam şöhret salmış scouting ekipleri tarafından yapılıyor, oyuncunun nasıl bir karaktere sahip olduğu,kişiliği, günlük yaşamı ,yetiştiği aile ortamı çok incelenmiyor çünkü bunlar izlenen videolarda veya istatistiklerde belirtilmiyor.

Ülkemizde  yetenekleri keşfetmek üzere  futbol federasyonu bünyesinde oluşturulan izleme grubu antrenörlerinin sayısı kapsadıkları bölgeyi tarayacak bir imkana ve bütçeye sahip değil. Neredeyse asgari ücret verilen bir antrenör size nasıl yetenek keşfetsin nasıl kısıtlı bütçelerle bölgedeki gençlerin potansiyelini tarasın, bu mümkün değil ve neredeyse imkansız. Halbuki milyarlarca TL bütçeye sahip TFF çok rahatlıkla bu imkanları sağlayabilecek güce sahip ama odaklandıkları konu  bu değil.

Birinci ve ikinci ligde dar kapsamlı Teknik direktör havuzumuzda yabancı dil bilen, yurtdışında eğitimlere giderek kendisini geliştirmiş futbol adamı sayımız herhalde çok değil. Bilimsel eğitim almış yani spor akademilerinden yetişmiş Teknik direktör sayımızda öyle. Bizdeki önemli bir saplantı ancak eski meşhur futbolculardan başarılı Teknik direktör olabileceği varsayımı. Eski meşhur futbolcunun oyanamak ile bir takımı yönetmek gibi arada büyük fark olan ağır bir sorumluluğun altına girip giremeyebileceği veya kendisini bu alanda nasıl yetiştirdiği sorgulanmıyor. Sonraki bölümlerde buna değineceğim. Kapalı bir network içinde hep aynı kısır döngü içinde dönüp duran bir anlayışımız var. Futboldan anlamayan ve takımların bütçelerini har vurup harman savuran yöneticilerin kulüp bazında elde edilen başarısızlıklarda hiç bir yükümlülüğü yok. 8 ay içerisinde 6 teknik direktör değiştiren bir takımda istikrar ve uzun dönemli bir planlama yapmanız mümkün mü? Bu kadar kısa sürede hiç bir Teknik direktörün altyapıya vakit ayırıp oradan yetenek keşfetmesi ve takıma kazandırması mümkün değil. Dolayısı ile bu hocaların milli takıma yerli futbolcu yetiştirmesi de hiç kolay değil. Koyulan hedefler ve vizyon hep kısa süreli. Mesela Hikmet Karaman veya Yılmaz Vural hocamıza gel bu takım 5 yıl sana emanet 5 yıl sonra bizi şampiyon yap ve en az 2 tane yurtdışına ihraç edeceğimiz milli takım seviyesinde ülkesine katkıda bulunabilecek yıldız futbolcu yetiştir diyen bir takım olabilir mi, sizce bu mümkün mü? Bence bu iki değerli teknik adam bu hedefleri yakalamak için gerekli donanıma tecrübeye sahipler ama böyle bir teklif sunacak vizyona sahip yöneticilerin olmaması asıl sorun herhalde. Hep kısa dönemli başarıların beklendiği bir ülkede milli takıma futbolcu çok zor yetiştirilir.

Bundan sonraki bölümde yurtdışı örnekleri üzerinde yaptığım araştırmadan ve bulgularımdan bahsetmeye çalışacağım.

Bir Cevap Yazın

Required fields are marked *.