Selahattin Esim

Selahattin Esim

Kamu ve Yazılım Sektörü

| 0 comments

Yazılım Sektörü olarak en çok zorluk çekilen projeler kamu tarafında yapılan yazılım projeleridir. Özellikle devlet mekanizması içinde mükerrer projelerin yapılması ve bütçelerin israf edilmesi AB ülkeleri içinde bile bir türlü çözüm bulunamayan bir sorun teşkil etmektedir. Örneğin Kamu Sektöründe veriler mükerrer olarak toplanarak büyük bir israfa yol açılmaktadır. Donanım maliyetleri, gereksiz personel istihdamı,bakım maliyetleri,lisans ücretleri  her sene bütçelere koyularak  bu israf bir türlü önlenememektedir.

Yazılım Sektörünün karşılaştığı sorunları dile getirecek güçlü bir STK’nın olmayışı maalesef bu sektör için bir talihsizliktir. Meclis bünyesinde milletvekilleri içerisinde sektörün sorunlarını bilen milletvekillerinin sayısı bir elin beş parmağını geçmeyecek kadar azdır. Sektör Kamu tarafında hep kötüniyetli ve koyulan ağır koşulları yerine getiremeyen şirketlerden oluşmakta olduğu sürekli vurgulanmaktadır. Gelişmiş ülkelerde mesela ABD’de  devlet olma prensibinin altında her zaman dürüst insanların korunması ve kötü niyetli olanların ağır şekilde cezalandırılması yatar. Orada beyana dayalı işlem yapılır fakat yanlış beyan vermişseniz kendinizi çok kötü cezalarla karşı karşıya bulabilirsiniz. Ülkemizde ise kötü niyetli ve şeytanca fikirli olanların sayesinde herkes aynı kategoriye sokularak en ağır şartlar birdenbire herkes için geçerli olacak şekilde uygulama yapılır ve iyi niyetli insanlar hiçbir zaman yapmayı dahi düşünmedikleri davranışları sanki yapacaklarmış gibi ekstra yaptırımları yerine getirmek zorunda kalırlar. En basit örneği ile engelliler için kaldırım yapılmaz, otomobillerin park etmemesi için 30 cm yüksekliğinde kaldırım yapılır. Bu ülkede 8,9 milyon engellinin yaşadığı kimsenin umurunda değildir ama yanlış park eden birkaç araba için toplumun en zayıf kesimini oluşturan insanlara eziyet yapıldığı düşünülmez dahi.

Ülkemizde yazılım projelerini kamu sektöründe yönetecek ve bunun eğitimini almış insan sayısı ne yazık ki fazla değildir. Yazılım projeleri çok yanlış bir biçimde ele alınmakta ve firmalar büyük bir baskı altında projeleri tamamlamaya çalışmaktadırlar. Çalışılan kurum içerisinde  Bilgi Teknolojileri eğitimi almamış ve hobi olarak bu işe kendini adamış yöneticiler ile çok büyük yazılım projeleri yönetilmeye çalışılmaktadır. Yapılan planlamaya sadık kalarak sistematik çalışma prensibine iş prosedürlerine  uyulmaya özen gösterilmediğinden proje yönetimi kontrolden çıkabilmektedir. Projelerdeki zaman baskısı kaliteyi düşürerek hataların çoğalmasına yol açmaktadır.

Yazılım sektörünün bir diğer handikapı ise bilginin ülkemizde bir değer katsayısının olmayışıdır. Yeniteknolojilere yatırım yapan firmalar bu teknolojilere yaptıkları yatırımın karşılığını maalesef alamamakta ve ihalelerde koyulan ekonomik olarak en düşük teklifin kazanma prensibi teknolojiler arasındaki farkın algılanmamasına sebep olmaktadır.

1996 yılından itibaren üniversiteler bünyesinde açılan Sağlık Bilimleri Fakültelerinin bir bölümü (Faculty of Health Sciences) tam olarak bu konudaki Sağlık Yöneticisi açığını kapatmak ve eğitimini vermek için kurulmuştur . Bu fakültede görev yapmış olan ve kısa bir süre önce İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Kurucu Dekanı olan Prof. Dr. Haydar Sur hocam Örnek olarak Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri fakültesinden bugüne kadar mezun olan 1000 kişi arasında yok denecek kadar azının Kamu Sektöründe iş bulduğunu belirtmektedir. Bunun başlıca sebepleri olarak Kamu Sektöründe bu işe yönelik bir meslek grubu, ünvan ve gelirin tanımlanmamış olması gösterilebilir. Özel sektörde sağlanan maddi imkanların ve iş imkanlarının daha elverişli olması mezunları otomatikman buraya yönlendirmiştir.Birçok kamu kuruluşu bilgi yönetimi için eğitim alınması gerektiğinin farkında dahi değildir. Belki Kamu Hastaneler Birliği yönetimi devreye girdiğinde bu sorunda yakın gelecekte çözülmüş olacaktır.

Dubai ‘de Sağlık Teknolojileri fuarında yaptığımız görüşmelerde dünyaca tanınmış Microsoft firmasının üst düzey bir yetkilisi bizim projeleri bir ay içerisinde bitirmek baskısı altında çalıştığımızı ve projenin içeriğini duyunca bunu kendilerinin en az 6 ay gibi bir sürede gerçekleştirebileceklerini belirtmişti. Biz Çılgın Türkler inanılmaz bir baskı altında çalışıp mümkün olan en kısa zamanda zor projeleri bitirmek zorunda bırakılıyoruz. İhale kanunları özel sektörle imzalanan sözleşmelerde özel hukuka uymayan tek yönlü yaptırımlar yüklemekte ve firmaların bazı ellerinde olmayan nedenlerle oluşan gecikmelerde veya kusurlarda ağır müeyyideler ile karşı karşıya kalmasına yol açmaktadır.

Yazılım sektörünün Kamu Sektörü ile çalışırken karşılaştığı en önemli handikaplar şunlardır:

  • Zaman azlığı(mümkünse dün bitmeliydi mantığı!!)
  • Yazılım Proje Yönetim Bilgisi eksikliği
  • Yazılımın bir insani ürün olduğu ve hatalar içerebileceği
  • Test aşamasınında zaman alabileceğinin gözardı edilmesi
  • Kullanıcıların aşırı tutarsız istekleri
  • Yazılım modifikasyonu için verilen anormal kısa süreler
  • Entegre bir sistemde yapılan değişikliklerin birçok şeyi etkileyeceğinin bilinmemesi
  • Sistemin altyapısındaki eksiklerin tamamlanmamasından dolayı oluşan aksaklıklar
  • Telif hakları ve Özel hukukun tek taraflı olarak sürekli olarak Kamu lehine düzenlenmesi
  • KİK içinde Bilişim konusunda ihtisaslaşmış kadroların olmaması ve Yazılımın sözleşme tasarılarının müteahhitlik hizmetleri ile aynı kapsamda tutulması
  • Maliye tarafından Yazılım Hizmet faturalarındaki KDV tevkifatının haksız yere temizlik,güvenlik şirketleri ile aynı kapsamda tutulması
  • Kamu Mekanizması içinde aşırı tutanak tutma alışkanlığı ve uzlaşmacı olmayan, sorumluluk almayan  ve çözüm üretme konusunda katılımcı olmayan tavır sergilenmesi
  • Yazılım Sektörüne olan güvenin düşük seviyede olması
  • Yapılan sözleşmelerde ceza kesintisi uygulamasının tek taraflı olarak dayatılması ve firmaların görüş bildirme olanaklarının olmaması
  • Karşılıklı anlaşarak her iki tarafından sulh ederek sözleşmelerin fesih edilmesi olanağı bulunmaması
  • Bakım hizmetlerinin sürekli yapılan ihalelerle firma değişikliğine yol açma riskinin önlenememesi ve ihale kanununda buna uygundeğişikliklerin bir türlü yapılamaması(yazılım sektörünün müteahhitlik firmaları için hazırlanmış sözleşmeleri imzalamak zorunda kalması gibi)

Bu handikaplara baktığımızda kamu içerisinde hep özel sektöre karşı duyulan aşırı güvensizlikten dolayı tek taraflı bir hukukun oluştuğunu tespit ediyoruz.  Şartnamelerde istenen aşırı teminatlar ve belirlenen ceza oranları hep özel sektöre zarar verecek niteliktedir. Özel sektörün özel hukuk ilişkisi içinde kendi haklarını savunma mekanizması ne yazık ki tam olarak mevcut değildir. Bilgi Teknolojileri hakkında proje yönetimi eğitimi almamış olan bir memur katılımcı ve çözüm üretme konusunda işbirliği anlayışı ile çalışmayı tercih etmediğinden bildiği tek mekanizma olan tutanak tutma ve sorumluluktan kaçma sistemi ile projeleri çıkmaza sürükleyebilmektedir. Üstelik ülkemizde artık firmaları ihale yasaklısı yaptığı ile övünen proje yönetme bilgisi olmayan , Yazılım Sektörüne verdiği zararla aslında ülkenin gelişimine darbe vurduğunu algılamaktan yoksun,çözüm işbirliğini firmaya sağlanan bir ayrıcalık gibi gören,  müsamahasız ve etik değerlere sahip olmayan  insanların nedense hızla türediği gözlemlenmektedir.

Bir kurumla Yazılım Projesi sürecinde bir sorun oluştuğunda zarar gören taraf hep özel sektör olmaktadır. Özel sektörün yapılan gayri hukuki işlemlere karşı kullanabileceği bir mekanizma ,hakkını hızlı bir şekilde arayabileceği veya uzlaşma ortamını oluşturabilecek bir Ombudsman Kurumu devlet içinde mevcut değildir. Özel sektör uzun süren mahkemeler ve yazılım sektörünün tam olarak Adalet Sistemi içinde bilinmemesi yüzünden zarara uğrayabilmektedir. Yıllarca emek verilerek kurulmuş ve bir noktaya gelmiş şirketler girdikleri ihalelerde yaptıkları ufak bir hata sonucunda ticari itibarlarını,tüm yatırımlarını,elde etmiş oldukları müşteri portföyünü kaybetmekle ve telafisi mümkün olmayan bir zararla karşı karşıya kalma tehdidi altındadır. Düzmece tutulan tutanaklar ile istenirse bir firma hiçbir yargılama yapılmadan ihale yasaklısı yapılabilmektedir. %100 iş bitirme belgesini aldığınız halde teminatınız yakılabilir ve bunu engellemek için mahkemeye başvurduğunuzda hakimler çekimser davranmayı tercih ederler. Kafalardaki algı hep öncelikle özel sektörün haksız olduğu şeklindedir, bu ön yargının kırılması maalesef kısa sürede mümkün değil gibi gözüküyor.

Yazılım Sektörü her zaman vurguladığım gibi 2023 vizyonu içerisinde çok önemli bir hizmet ihracatı kapasitesine sahiptir. Ne yazıkki devlet içerisinde özel sektörün yapması gereken ve sektörü geliştirecek yazılım projeleri bürokratlar tarafından sektöre güven duyulmamasından dolayı bu tür ihtisaslık isteyen projeleri uzun süreçte yönetme tecrübesi olmayan kadrolara yaptırılmaktadır. Bu yüzden yazılım sektörü kendisini geliştirmekten yoksun olarak çaba göstermekte ve bir türlü istenen sağlam sermaye yapısına kavuşamamakta, bundan mahrum kalmaktadır.  Google firmasının aslında bir kütüphane projesinden dünya çapında milyar dolarlık şirkete dönüştüğü gözden kaçmamalıdır. Teknoloji  geliştirme yeteneğine bakılmadığı için şartnameleri şu veya bu şekilde belkide on yıllık eski teknoloji ile karşılayan firmalar ön plana çıkarak ihaleleri alabilmektedir. Bu şekilde innovasyona yatırım yapan yetenekli firmalar maalesef hak ettikleri gelirlere kavuşamadıkları için gelişememekte ve dolayısı ile ülke olarak da yerimizde saymaya devam edilmektedir. Kimse yazılım sektörünün neden gelişmediğini bu yönden incelemediği için ancak özel sektördeki ufak çaptaki projelerle Bilişimde 2023 vizyonunun yakalanması maalesef mümkün olmayabilir.

Bulut(Cloud) teknolojisi artık yer ve mekana bağlı kalmadan WEB Tabanlı yazılımların dünyanın herhangi bir yerindeki sunuculara yüklenerek maliyetleri azaltmasını sağlamaktadır. Kamu bu tür teknolojilere güvenmediği için sürekli olarak donanım yatırımı yapmakta ve bu yatırımların bakım maliyetleri ile boğuşmaktadır. Şartnamelerde web tabanlı yazılımın tercih edilmesi bile  birçok eski teknoloji üreten ucuz çözümler üreten firmaların korunması amacıyla koyulmamaktadır. Teknoloji üreten değil teknoloji üretmeyenin desteklendiği bir mekanizma kaçınılmaz olarak ortaya çıkmasına rağmen ihtiyaç duyan kurumlar en son teknolojiyi isteme cesaretini gösterebilmektedirler. Bu tür innovasyona açık vizyonu olan kurumlar gün geçtikçe her türlü koruma tedbirlerine rağmen artacaklardır.

Kısa bir süre önce çocuklarımızın pasaportları için Emniyet Müdürlüğünde aldığımız randevuya uyarak gittiğimizde sistemin kapalı olduğu ve hizmette üç saatlik bir kesinti olduğu belirtilince şaşırdık. Ankara’daki sistemde muhtemelen oluşan bir sorun yüzünden binlerce kişi üç saat içerisinde hizmet alamadı ve boşuna bekleyip dönmek zorunda kaldık. .

Adalet Bakanlığında oluşturulan UYAP projesinde olan bağlantı kopukluklarınında mahkemelerin durmasına yol açtığı bilinen bir gerçektir,evraklar dahi çıkartılamamakta ve süresi belli olmayan beklemeler yaşanmaktadır.

SGK Bünyesinde oluşturulan Medula projesindeki bağlantı kopuklukları ve sorgulamaların geç dönmesi hizmet almak isteyen hastaların zorluklarla karşılaşmasına neden olmaktadır. Kurallarda her an değişiklik yapılarak bakımı ve uyumu zor bir sistem ortaya çıkmıştır. Bağlantı problemlerinden dolayı saat 16:00 dan sonra başlayan veri gönderme işlemleri sabahlara kadar sürerek çalışanları zor durumda bırakmaktadır.

Durum böyle iken eğer siz bir yazılım firması olarak yeni bir sistem kurarken oluşan bazı sorunlardan  dolayı sistem on dakika kesintiye uğrasa herkes galeyana gelmekte ve inanılmaz kargaşa yaratılmaktadır. Emniyet Müdürlüğünde 3 saat bekleyen hiçbir kimsede ne bir hakaret veya bir şikayet tepkisi görmeniz mümkün değildir.  Halbuki devletin yaptığı projelerde de teknolojiden kaynaklanan sorunlar doğal olarak oluşmaktadır.

Son kullanıcıların yaptıkları tutarsız ve sistemin yapısına uymayan isteklerin çok kısa sürelerde yapılması istenerek komplike bir yapıya sahip olan yazılım projeleri zor bir sürece sokulmaktadır.

Bu tür olumsuzluklara rağmen serbest piyasa koşullarında istenen uygun ortam yapılan hatalardan elde edilen tecrübelerle maliyeti ve zararı yüksek bir şekilde öğrenilmiş olacaktır.

Yazılım Sektörü olarak etik değerlere ne kadar sadık kalındığı ve bir ihaleyi almak için ne tür atraksiyonlara girildiği ise diğer sorgulanması gereken bir durumdur. Hem kamuda önemli görevlerde danışmanlık yapan ve aynı zamanda özel bir şirkette önemli görevlerde bulunarak şirkete kamu tarafında ilişkilerini kullanarak özel bir konum sağlayan kişilerin olduğunu sektör olarak bildiğimiz halde bunun iş bitirme becerisi olarak algılanması ise ahlaki çöküntünün boyutunu simgelemektedir.

Tüm dünyada yaşanan etik değerlerin uğradığı erozyon iyi bir geleceğin işareti sayılmamaktadır.  Ziyaret ettiğim son birkaç aydaki çeşitli ülkelerde değişik mevkideki insanların hep bu konuda rahatsızlık duyduklarını ima etmeleri ise herhalde bir tesadüf değildir. İktidar olmanın verdiği gücün insanların kaldıracağı boyutu aşması halinde ahlaki çöküntünün bir tsunami gibi devreye girmesi de herhalde işin doğası gereğidir diye düşünüyor insan. Arap Baharında olduğu gibi demokrasinin yerine getiremediği değişimleri insanların zayıflıkları yerine getiriyor hemde tsunami gibi büyük zarar vererek….

 

 

 

 

 

 

Bir Cevap Yazın

Required fields are marked *.